insanları yüzleştirmek
Fiil
gâvura kızıp oruç bozmak, öfke ile kalkıp zararla oturmak, keskin sirkenin zararı küpüne dokunmak, bindiği dalı kesmek.
öfke ile kalkıp zararla oturmak, başına dert açmak, gâvura kızıp oruç bozmak, keskin sirkenin zararı küpüne dokunmak.
kendi menfaatine kıymak
Fiil
belayı para ile almak
Fiil
(yüzü/cephesi) dönük olmak, -e bakmak.
The house faces on the street.
(yüzünü) -e dön(dür)mek/yönel(t)mek.
to face toward the sea.
(a) bildirmek, kabul etmek, (b) cesaretle karşılamak.
to face up to a difficult situation/an enemy.
yüzyüze, karşı karşıya, karşılıklı.
They had a face-to-face argument. We met face-to-face for the first time: İlk olarak yüzyüze geldik.
bir şeyi göğüslemek zorunda olmak
Fiil
birinin yüzüne karşı birşey söylemek
Fiil
birşeyi birine açıkça söylemek
Fiil
birşeyi birinin yüzüne söylemek
Fiil
gülünç olmak, gülünç duruma düşmek.
yüzüne karşı, dobra dobra, dolaysız.
I told him the truth to his face.
to my face: yüzüme karşı.